03 Ara 2014
Aralık 3, 2014

Türk Kültüründe Astroloji

0 Yorum

Yıldızlardan ve diğer gök cisimlerinden hareketle gelecekten haber verme uğraşısı olan “ilm-i nücûm” günümüzdeki adıyla “astroloji” dir. “Fal”ın Eski Türkçedeki karşılığı ise “ırk” tır. Dîvânü Lûgati’t-Türk’te bu kelime “Falcılık, kâhinlik ve bir kimsenin gönlündekini bilmek” olarak anlamlandırılmaktadır. Oğuz Kağan Destanı’nda Oğuz Kağan’ın yanındaki bilge şahsiyetin ismi “Irkıl Ata”dır. “Irkıl” adının “ırk”la yani falla ilgili olduğu düşünüldüğünde Türk kültüründe kehânet ve falın çok eskiye dayandığı, destan dönemine kadar gittiği görülecektir.

Milattan en az 4000 yıl önce Çin, Mısır, Babil ve Eski Yunan Medeniyetlerinde fal ile uğraşıldığı bilinmektedir. Fakat fal ve falcılığın muhtemelen en eski kaynağı Mezopotamya’dır.  Din ve hekimlikle ilgili işlerde kullanılmakla birlikte özel ve genel nitelikteki meselelerin çözümünde başvurulan yardımcılardandır. Eski Türk inançlarından biri olan Şamanizm’de de falın önemi yadsınamaz. Şamanların birçok özelliğinin yanı sıra gelecekten haber verme özelliklerinin de olduğu görülmektedir.

Yakut Türkleri’nde ilk şamanın adının “Argıl” olduğu düşünüldüğünde Şamanizmin ve şamanların falcılıkla alâkaları açıkça anlaşılabilir. İslâmiyet’ten sonraki falcılığı değerlendirirken “ilm-i nücûm”dan bahsetmek gerekir.  Osmanlılar Döneminde hem halk hem de padişah, şehzade ve bilginler gibi üst sınıf, “ilm-i nücûm” ya da “ilmi’n-nücûm” denen “yıldız ilmi” ile ilgilenmiştir. İlm-i nücûm, 12 burç ve gezegenlerin durumlarına göre gelişen astronomi ilmidir. Eskiler yıldızların hareket ve durumlarından birer anlam çıkarırlardı. İlk defa Babil’de yıldızlara tapan Nebâtîler tarafından ortaya konan bu ilim her yıldıza bir isim bulunarak ortaya çıkmıştır.  Yıldız ilmi ile ilgilenen kişiye “müneccim” denmektedir. Her kabilede bir büyücü, her aşirette bir Şaman bulunduğu gibi, Osmanlı devletinde de hemen hemen her padişahın yanında devlet memuru olarak yıldızlardan hükümler çıkardığına inanılan bir müneccimbaşısının bulunduğu bildirilmektedir. Bununla ilgili olarak Giovanni Scognamillo’nun “Astroloji ve Yıldız Bilimi” adlı eserinde yer alan, Osmanlı Devleti’nde yıldız bilimi ile ilgili olarak 21 Mart 1971 tarihli Hürriyet Gazetesi’nden Metin Soysal’ın “Yedi Asır Öncenin Yıldız Falı, Fatih’in Bile Fala Baktırdığı Bir Kitap Bulundu” adlı yazısına bakıldığında Fatih Sultan Mehmet’in yanında da müneccimlerin bulunduğu anlaşılmaktadır. Osmanlı’da zamanla müneccimlik müessesi ortadan kalkarken yıldızlara bakılarak gelecekle ilgili çeşitli çıkarımların yapıldığı “yıldız-nâme”ler ve nasıl fal bakılacağını öğreten, fal için kullanılacak metinlerin de içinde yer aldığı fal kitapları, “falnameler”  yazılmıştır. Yukarıda da bahsedildiği üzere insanın geleceğe dair merakını gidermek için kullandığı olaylardan bazıları da Ay veya Güneş tutulması, yeni ay görünmesi, yıldız kayması, şiddetli yağmur veya dolu yağması ya da rüzgâr esmesi, gök kuşağı, şimşek, yıldırım ve deprem gibi bir takım tabiat olaylarıdır. Başka bir deyişle merak hissi, insana tabiat olaylarını kullandırarak gelecekten haber verme konusunda farklı bir yöntem oluşturtmuştur ki buna “melheme” adı verilmektedir.  Melheme, en kısa tabiriyle, hem birtakım tabiat olaylarından hareketle gelecekten haber veren sistematiğin hem de bu sistematiğin yazılı olduğu metinlerin ya da eserlerin genel adıdır. “Melheme, mülhime, mülheme, melhame” olarak da adlandırılan bu tür eserlerin Süryani kaynaklarından Arapça’ya Arapça’dan Farsça’ya ve oradan da Türkçe’ye çevrilmiş olduğu görülmektedir. Türkçe’deki melhemelerin çoğu 12. yüzyılın ikinci yarısında Selçuklu sarayında müneccimlik yapan Ebu Hübeys’in “Usulü’l Melâhim” adını taşıyan Farsça eserine dayanmaktadır. Melheme türündeki eserlerde, bu eserlerin Danyal peygamberden kaldığı, Hermes, Büzürc, Mihr,ve Vâki gibi bazı filozoflarca tecrübe edildiği ve nihayet Cafer-i Sâdık tarafından “muhtasar”kılındığı belirtilmektedir. Melhemelerin Türk edebiyatındaki çeşitleri Ebu’l-Fazl’ın “Melhametü Danyâl” adlı eserinin çevirilerinden ibarettir. Türk edebiyatındaki bilinen ilk melheme çevirisi Yazıcı Selahaddin’e ait olan “Şemsiyye” adlı eserdir. Bu türün önemli örneklerinden diğerleri ise meşhur melheme mütercimi Cevrî İbrahim Çelebi’ye ait olan “Melheme-i Danyâl Peygamber Tercemesi” ve “Melheme-i Cevrî”dir.

Ancak burada şunu ifâde etmek gerekir ki melhemeler bir çeşit fal veya kehânet değildir. Bu, tabiat hadiselerinin sistematik olarak gerçekleşmesi neticesinde meydana gelen olaylardan bilinmeyen hakkında bir bilgiye ulaşma çabasıdır. Fal ya da kehânet ile melhemenin temel farkını “niyet” oluşturmaktadır. Fala bakılırken niyet tutulur ancak melhemelerde niyet tutma yoktur. Melhemeler tabiat olaylarının yorumuyla gelecekte olabilecek işleri, olayları tahmin etme işidir. Yine fal, daha çok kişinin bir iş veya olayın akıbeti hakkında sistemli olmayan çeşitli öngörülerini ve tahminlerini sıralamak iken; melheme, tabiat olaylarının oluşlarından hareketle geleceği tahmin etmek olduğundan fala göre daha sistemlidir. Yine fal, daha çok sözlü iken melhemelerin metinler halinde olması onu fala göre daha sistematik yapmaktadır.

Bundan sonra Hamel yani koç burcundan başlanarak sırasıyla bütün burçlarda nelerin yapılıp nelerin yapılmaması gerektiği anlatılmaktadır. Bunları şu şekilde tespit ermek mümkündür:

Hamel (Koç): Sefere çıkmak yani yolculuk yapmak iyidir. Makam mevki sahibi büyüklerle görüşmek ve varsa onlardan dileklerde bulunmak da uygundur. Bu burçta yeni elbise giymek uğurludur ancak ev yapmak ve su yolu düzenlemek sakıncalıdır.

Şevr (Boğa): Nikâh kıymak iyidir. Kadınlarla sohbet etmek ve güzel koku veren nesneleri (buhûr) koklamak ruha neşe verir. Ay bu burçta iken bahçe-tarla sulamak, alışveriş yapmak ve tohum ekmek çok kazançlıdır. Ancak hamama gitmek, kan aldırmak ve traş olmak kötü işlerdir. Ay bu burçtayken savaşmak, dinlenmek ve içki içmekten kaçınmak gerekir.

Cevzä (İkizler): Ay ikizler burcunda iken kitap okumak, köle veya cariye satın almak, hesap işleriyle uğraşmak, yolculuğa çıkmak, ilim, fen ve hüner öğrenmek, yeni elbise giymek yapılması uygun olan işlerdir. Ancak nikah kıymak, bina temeli atmak, tırnak kesmek, kan aldırmak iyi değildir.

Seretän (Yengeç): Denizde veya karada sefere çıkmak kazançlıdır. Müshil şurubu ve ilaç içmek, hamama gitmek, uyumak, vücut temizliği yapmak, yeni elbise almak ve giymek çok iyidir. Ancak nikâh kıymak, temel atmak iyi değildir, bunların insana zararı dokunur. Yine kan aldırmak da iyi değildir. Çünkü bu durumda hastalık sağlığa galip gelir.

Esed (Aslan): Bir şeyler için tedbir almak, yeminle sözleşmek, pâdişah yüzü görmek, herhangi bir istekte bulunmak, köle veya cariye almak iyidir. Yine Ay bu burçta iken ava çıkmak, cesaret göstermek ve savaşmak da uygundur. Fakat yeni elbise almak veya giymek, yolculuğa çıkmak ise uygun olmayan işlerdir. Bunların yapılması acı çekmeye sebep olur.

Sünbüle (Başak): Ay başak burcunda iken iş yapmak ve kâr etmek kolaydır. Kalem ehliyle sohbet etmek, talim yapmak, hizmetçi almak, yeni elbise almak ve giymek, sefere çıkmak hikmetli işlerdir. Fakat kuyumculardan alışveriş yapmak iyi değildir altın ve gümüşün elden gitmesine sebep olur. Yine kan aldırmak, nikâh kıymak da uygun değildir.

Mìzän (Terazi): Ay terazi burcunda iken cevâhircilerin işi kazançlı olur. Arkadaş sohbeti, eğlence ve müzik dinleme, tırnak kesme, macun yeme iyidir, ruha safâ verir. Yine yeni elbise giymek, nikâh kıymak, sefere çıkmak uygundur ancak bunları bir buçuk günde yapmak gerekir çünkü daha sonra yapılırsa insana zararı dokunur. Fakat Ay bu burçta iken bir işe başlamak kârlı değildir.

Akreb (Akrep): Ay akrep burcunda iken hile ve aldatma çok olur. Hasmıyla savaşan zafer kazanır. Ay bu burçta iken ağaçları sulamak, bahçe düzenlemek, müshil içmek, kusmak, tırnak kesmek, hamama gitmek çok faydalıdır ancak ata binmemek ve hareket etmemek veya az hareket etmek gerekir.

Kavs (Yay): Ay yay burcunda iken nikah kıymak, ava veya sefere çıkmak, eğitime başlamak, alimlerin yüzüne bakmak oldukça iyi ve faydalıdır. Ancak Ay bu burçta iken müshil şurubu içmek, alışveriş yapmak, savaşmak, tohum ekmek, borç vermek, tıraş olmak, ve yeni elbise biçmek iyi değildir, bunlar insana gam getirir.

Cedy (Oğlak): Ay oğlak burcunda iken hangi işe başlanırsa başlansın kârlıdır. Ava çıkmak, yeni elbise biçmek, bina temeli atmak, cariye ve köle almak, ev ve su yolu inşâ etmek uygundur. Fakat büyüklerin yüzüne bakmak, onlardan isteklerde bulunmak, nikah kıymak iyi değildir, bunlar gam getirici işler olur.

Delv (Kova): Ay kova burcunda iken bağ ve bahçe işlerişle uğraşmak iyidir. Yeminle sözleşmek, çalışmak, rütbe istemek, köle almak, hisar işlerini görüp kale hizmetinde bulunmak ve yalnız kalmak uygundur ancak hareket hâlinde olmak başa musibet getirebilir. Yine Ay bu burçtayken kan aldırmak ve nikâh kıymaktan uzak durulmalıdır.

Hùt (Balık): Ay balık burcunda iken misafir davet etmek, ziyafet vermek iyidir. Eşraf zümresinin yüzüne bakmak yani onlarla görüşmek de iyidir gönül aynasını saflaştırır. Yeni biçilmiş elbise giymek de sahibini mutlu eder. Fakat tırnak kesmek, tıraş olmak, uyumak, kan aldırmak, ve hamama gitmek uygun değildir, insana zararı dokunur.

Bu metinde Ay’ın burçlardaki hareketi esnasında yapılıp yapılmayacaklar anlatılmaktadır.  Eserde metnin şairi ve telif tarihi hakkında da hiçbir bilgi yoktur. Milli Kütüphane kayıtlarında “Manzûme-i Burûc” olarak adlandırılan bu metni ilgilenenler için paylaşıyoruz.