18 Şub 2015
Şubat 18, 2015

Sümer Tabletleri

0 Yorum

Kazılardan çıkarılan Sumer edebiyatına ait tabletlerin hemen hemen üçte biri İstanbul Arkeoloji müzelerinin zengin Çivi yazılı Belgeler Arşivi’nde bulunmaktadır. Bu yüzyılın özellikle ikinci yarısından sonra, S.N. Kramer, Hatice Kızılyay ve Muazzez Çığ tarafindan yayımlanan bu tabletlerle,Sumer edebiyatına ait yeni konular ortaya çıkmış ve birçok konu da tamamlanabilmiştir.

Asur’da Tanrı bildirileri genellikle saraya bağlı olanlara geliyor. Böyle bir bildiriyi Asur Kralı Sanharip’in katlinden sonra, İ.Ö 681 taht kavgaları arasında, onun yerine geçen Asarhadon  alıyor. (İÖ 680-669)

Aşk Tanrıçası İştar, bir kadın peygamber yoluyla ona şöyle sesleniyor:

Ben Arbela İştar’ayım.  Ey Asarhadon!  Asur Kralı! Asurda,

Ninive’da, Kalah ve Arbela’da uzun zamanlara, sonsuz yıllara kadar, benim Kralım Asarhadon’u kutsayacağım. Uzun zamanlara, sonsuz yıllara kadar tahtını göğün altında kurdum. Onu altın bir çivi ile göğe bağladım. Elmasların ışığı ile Asur Kralı Asarhadon’u ışıklandırdım.

Sumer’deki “Tanrı evi” deyimi, Kur’an’da “Allah’ın mescitleri” şeklinde bulunmaktadır. Sumer’de mabet veya saray anlamına gelen “e.gal” kelimesi Tevrat’ta “hegal” olmuştur. “Babil toprağında Yahudiler iki yeni düşünce geliştirdiler, bunlar o zamandan beri insanlığın malı oldu. Kurban için Tanrı evi yerine, dinsel toplantı için sinagoglar yaptılar. Buralarda Tanrı’ya kurban yapmak yerine dua etmeyi koydular. Sinagoglar Hıristiyanlıkta kiliselere, Müslümanlıkta camilere dönüştü.  Dua, bu insanlar arasında Tanrı’ya adanan bir sembol haline geldi”

Sumer dininde Ay kültünün önemli bir yeri vardır. Ayın ilk göründüğü gün, 15 günlük olduğu ve görünmediği günlerde törenler yapılır, hatta bazı  yiyecekler yenilmezdi. İslamiyette de oruç ve bayramlar Ayın görünüşüne göre düzenlenmiştir. İslamiyetten önce bazı Arap kabileleri anaerkil olup kadınlar birkaç koca alabiliyorlarmış. İslamiyetten sonra da bazı kabileler arasında anaerkil âdetin sürdüğünü oldukça eski bir tarihte Stern mecmuasında, bir Alman kadın yazarın, Arabistan kabileleri arasında yaptığı araştırma hakkındaki yazısında bulunmaktadır.

Bu efsaneye ait bazı satırlar şöyle:

Nippur’un güzel kızı Tanrıça Ninlil annesinin önerisi üzerine kendisini Tanrı Enlil’e göstermek üzere suya giriyor.  Saf suda kız yıkandı. Ninlil Nunbirdu kanalının kenarında yürüdü. Büyük dağ baba Enlil gördü onu Bey kıza “gel yatalım” dedi, kız istemedi. Benim dölyolum çok ufak birleşmeyi bilemez. Dudaklanm çok küçük öpmeyi bilemez.

Bunun üzerine Enlil, vezirine bir tekne getirtir. Kızla teknede gezerken ona tecavüz eder. Bu olaya kızan Tanrılar meclisi Enlil’i yakalayarak şöyle derler: “Enlil ahlaksızın biri, defol şehirden.”Böylece Enlil yeraltı dünyasına gönderilir. Ninlil de arkasından gider. O arada Ay Tanrısına gebe kalır. Birçok olaydan sonra ancak yeryüzüne çıkarlar. Sosyal adaletin Tanrıçası Nanşe nin nasıl bir Tanrıça olduğunu aşağıdaki dizeler anlatıyor:

Öksüzleri bilen, dulları bilen, İnsanın, insana yaptığı zulmü bilen, Öksüzlerin annesidir O Nanşe, dulları koruyan, Fakirlere haktanır olan, Sığınanlara kucak açan, Güçsüzlere barınak bulan kraliçedir o Kanunsuz yolda gezen,Geçerli olan gelenekleri aşan, anlaşmaları bozan, Fena yerlere beğenerek bakan, Büyük ağırlık ölçüsü yerine küçüğünü koyan, Uzun ölçü yerine kısasını kullanan, Kendine ait olmayanı yiyip de “yedim” demeyen, İçip de “içtim” demeyen Insanlar fena kimseler, Tanrıça Nanşe için. Buraya göre, ölünün ruhu üç gün durduktan sonra korkunç Sinvat Köprüsü’nden (Sırat) geçiyor. Adam dünyada iyi işler yapmışsa güzel bir kız onu karşılıyor. İlk adımda cennetin iyi düşüncesine, ikinci adımda iyi sözüne, üçüncüde iyi olaylarına, dördüncüde parlak sonsuz bir ışığa girer. Eğer insan iyi değilse, cesedi bırakmayan ruhu, bir cin Sırat Köprüsü’nden geçirir. Onu fena bir kadın alır; fena söz, fena düşünce, fena olaylardan geçerek fena cinlerle karşılaşır. Diğer bir anlatıya göre de ölüler canlanıp ruhlarıyla birleşiyorlar. Hepsi, içinde kurşun kaynayan bir kazana atılıyor. İyi olanlara bu ılık süt gibi geliyor. Üç gün sonra hepsi oradan çıkarılıyor. Ölümsüzlük içkisi veriliyor ve ölümsüz oluyorlar. Bu kitap, Tevrat ve İncil’i kısım kısım eleştiren onüç konferansı kapsıyor. Daha çivi yazıları yeni çözülmeye başladığı ve tabletlerden, hele Sumer’den kimsenin haberi olmadığı bir zamanda yazılmış. Bugün Sumerlilerden geldiğini kanıtladığımız Tevra’taki birçok konunun, lsrailliler tarafından yazılmış olamayacağının ve bunlann başka bir dille yazılmış metinlerden alındığının öne sürülmesi çok ilginç ve ileri görüşlülük örneğidir.Burada, “Tevrat’taki ilk beş kitap Musa tarafından yazılmış olamaz, çünkü o zaman henüz papirüs kullanılmıyor, ancak taşlar üzerine yazılıyordu” deniyor. Ünlü Yahudi filozofu Spinoza’ya  göre, (16.yüzyıl) Yahudiler’in Babil dönüşünden en az yüz yıl sonra bunlar yazılmış olmalıymış. Tevrat’ta bulunan Atasözleri kitabının Kral Süleyman’ın olamayacağı, bunlann Yahudilerden başka bir kavme ait deyimler koleksiyonu olduğu, Süleyman’ın adının ona eklendiğini yazıyor. “Süleyman ın  Meselleri” bölümünde, bap 25 ilk satırlannda, “Bunlar Süleyman’ın meselleridir, bunlan Yahuda Kralı Hizkia toplayıp yazdırmış” denmektedir. Halbuki bu kral, Süleyman dan 250 yıl sonra yaşamış. Bu kadar aradan sonra, yayım olmadığı halde nasıl bilmişler bunların Süleyman’a ait olduğunu, diyor yazar.  Kur’an’da Yusufun ikinci rüyası yazılı, birincisi yok. Lagaş Kralı Gudea, Eninnu mabedinin yapılmasıyla ilgili, (iö.2250)  Bindörtyüz satırı kapsayan iki silindir kitabe yazdırtmış. Bunda: Gudea mabedi yapmadan önce bir rüya görüyor. Rüyada, şahsi Tanrısı Ningişzida ufukta güneş gibi doğuyor. Yazı ve okulların koruyucusu Tanrıça Nidaba elinde gökte yazılanları kapsayan bir tablet tutuyor. Mimarlık Tanrısı Nindub’da üzerinde yapılacak mabedin planı bulunan mavi taştan bir tableti gösteriyor. “Sen de Ademoğlu, kendine bir tuğla al ve onu önüne koy ve üzerine bir şehir çiz, Yeruşalim’i çiz!” deniyor. Kur’an’da yaratılış ile ilgili diğer ayetler: “Şüphesiz ki, sizin Rabbiniz gökleri ve yeri 6 günde yaratan, sonra da işleri idare ederek arşa istiva edendir.” “O, arşı su üzerinde iken gökleri ve yeri 6 günde yaratandır.”“Gökleri ve yeri ve ikisinin arasındakileri 6 günde yaratan, sonra arşa yerleşen Rahmandır.” “Ey Muhammed! Allaha eşkoşanlara sor!  Kendilerini yaratmak mı daha zordur, yoksa bizim yarattığımız gökleri yaratmak mı? biz kendilerini özlü çamurdan yaratmışızdır.” “Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi ve ona ve yeryüzüne ‘isteyerek veya istemeyerek gelin’ dedi . İkisi de ‘isteyerek geldik’ dediler. Allah, bunun üzerine 2 gün içinde 7 gök yarattı ve her göğün işini kendisine bildirdi. Yakın göğü ışıklarla donattık ve bozulmaktan koruduk.”

Muazzez İlmiye Çığ

 

Cevap Yaz